İskoçya Kıyılarında Tehlike: Suların Derin Uyanışı

İskoçya Kıyılarında Tehlike: Suların Derin Uyanışı

Caz McLeary’nin Beira D petrol platformundaki kulübesinin penceresi dışındaki yağmur dökülüyor Still Wakes The Deep başladığında. Gri, mutsuz ve İskoçya kıyılarının bir yerinde bulunan bu metal monolitte, Kuzey Denizi’nin bitmek bilmeyen boşluğunda bulunan en iyi durum olarak karşımıza çıkıyor.

Oyunun kaygı dolu, 70’lerin ortalarına ilham veren hikayesinde su önemli bir rol oynuyor. The Chinese Room’un “öteki dünyevi korku” serbest bırakımı – Dear Esther ve Everybody’s Gone To The Rapture yapımcıları – bu 575.000 km²’lik okyanusun küçük bir parçasında geçiyor ve olayların “tüm mantığın ve gerçekliğin sınırında” beklenmedik bir dönüş alacağı bir noktaya gidiyor.

Asıl karakter McLeary – polisten, ailesinden ve genel baskılardan kaçmaya çalışırken – açıklanmamış ve oldukça korkutucu bir kozmik düşmanla karşı karşıya kalırken, hayatta kalmak için bu çevresel güçlerle de mücadele etmek zorundadır. “Su her zaman ikinci düşmanımız olmayı amaçlıyordu,” diyor korku oyununun bu ay piyasaya sürülmesiyle ne yapabileceklerini çerçevelendiren Brighton merkezli stüdyonun baş tasarımcısı Rob McLachlan.

“Marsden’da o yaz 4 hafta boyunca, Okyanus yıllardır kendi dünyasında dolaşıp duruyordu.” şeklinde açıklayarak farklılaşabileceğimizi belirtmek istiyor. “Bu sedimentle dolu gri bir okyanus. Bilinmeyen ve bilinmeyen. Üstünde var olduğunuz boş bir tuvaldir. Rüzgarın altındaki seviye, bir tür sonsuzluğa benzer.”

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir